27 Aralık 2011 Salı

Düşlerimin çok dışında, oldukça hakiki.
Mümkün olduğu kadar benim, gerçek olduğu kadar senin.
Hevesimi teptirmeyen, tezatlığına hırsımı arşılayan.
Zamana uzanan, deli bir his.

8 Aralık 2011 Perşembe

Bir adam geçiyor içimden. Elleri ceplerinde, adımları güçlü ve sakin. İçime işleyen bir adam. En büyük mücevheri dudağının kenarına taktığı gülümsemesiydi benim için. Ve elinden her an düşmeye hazır son sigarası. Ona baktığım her vakit tazeleniyordum. Kusursuz bir cinayet gibiydi... 
Kaç sevişme temizleyecek bedenini?
Mahrem ellerine değecek...
Boğazına hangi koku çökecek?
Hangi aşk yapışacak ayaklarına?
Hangi şarkılar unutulup yenisi ezberlenecek?
Kaç kadın benzeyecek birbirine?
Sen?
Sen kimlere benzeyeceksin?
Yokluğun tüm sınırları zorluyordu.
Kabul gelmeyen tüm sitemleri söylettiriyor, daha da tahammülsüzleşiyordu.
Ve ben seni özlüyordum...

21 Eylül 2011 Çarşamba

Direnen savaşına makul,
en iç çekişinden nefesine
Korkak,
yumruk yaptığım hasret suskun.
Ellerin soğuk, kahpe.
Vurgun kederime düş.
Kadehime sokul, dilinden masumiyeti koparana kadar.
Hükümsüzce bas yüzünü...

15 Eylül 2011 Perşembe

Damarına basılmış arsızlar gibi günahkarım.
Bir o kadar küstah, kendini bilmez.
Toyluğuma hüküm sürmediğim her kılıfı geçirdim üstüme.
Adını bıraktım yarım ağız meyhanelerde.
Başıma kaktım 3 kuruşluk senli tüm umutlarımı.
İplik söküğü gibi yığıldı sevinçlerim.
Kafama üşüştü kahır...
Sen aldırmasanda, ben ağlıyorum...



Bir günah siliniyor her acıma.
Başka birine anlatmak gibi kendini,
yeniden doğup üstüne günahlar örmek gibi,
yıllarca büyüttüğün bedenini aşk denilene satmak gibi...
 

14 Eylül 2011 Çarşamba

Suskunluğumla bastırmaya çalıştığım isyan,
ömre bedelmiş gibi içimi boğazlayan, en ağır nefretimi süsleyen, tüm saf tabuları bana yıktıran, güçlükle ördüğüm göçebe sevaplarımı koparan, en kaide değer gururumu paramparça eden ve bile bile buna dur diyemeyen tek savaşım...

11 Eylül 2011 Pazar

Tek gecelik bir uykuymuş aşk
dibine kadar solumak aynı kokuyu,
tüm hasretinle sökene kadar sarılmak
ve birlikte açmakmış gö
zleri tek bir sabaha...
Tam başucumda senli son uykum...
Her bir hücreme son çekişim kokunu
Ve son dökülüş, saçlarından bedenime.
Bu kalbine son dokunuş...
Son gelişim ve sana ilk gidişim sevgilim...
Şimdi kurtar beni, uykularımda boğuluyorum...


29 Ağustos 2011 Pazartesi

Sarıya kaçan ince telli saçlarına ürperiyor derim, çehrem yanıyor susadığım parmaklarına,
ve ayaklarım yelpeleniyor tüm geri dönüşü olmayan gitmelerine...
Her gün dokundan bir parça söküyor mütemadiyen ağlamaklı olan gözlerim,
ve burnum susmuyor senli tüm soluklara koşmaktan.
Sırtım dönmüyor sırtına,
ve tüm sitemlerimi emiyor suretin...

28 Ağustos 2011 Pazar

Kaç gece yaşadım bilmiyorum...
En büyük mirasındı içime düşürdüğün kor
Ve ben kaç gece yandım bilmiyorum...
Kaç gece kemirdim tırnağımdan sökülmeyecesi derini
Kaç gece kazıdım gerdanımdan bıçak kokunu
Ve kaç gece yaşamak istedim, bilmiyorum...

26 Ağustos 2011 Cuma


Ölüm aklıma gelecek günü sayıklıyor bedenim,
sözlerin kızgın, masmavinin en kapalı tonunda.
Ve bir bir parmaklarımı gezdirdiğim saçlarına dolanıyor ruhum. Dizlerim taşıyamıyor kapının eşiğindeki ayrılığı.
Ve hiç durmadan sana bilmediğin günahları işliyorum.
Affet sevgilim, bu gece ölmek istedim...

18 Ağustos 2011 Perşembe

Derim susuyor
sendeliyorum,
arsız ruhum
söküldükçe sökülüyor kahrolası
derimin üstündeki tüm yaşam çizgilerim,
senden ötürü tüm soluklara hapis.
ve ben o demir parmaklıkların içindeki zaman kadar seninim...

4 Ağustos 2011 Perşembe

Kurguladıklarım,
sonu gelmeyen kurgularım
kuşkularım
,
senden sonra bildiklerim
ve hapsolduklarım,
tüm senli vakitler.
karşı koyamadığım,
delice varoluş savaşlarım
senden ötürü bilmediklerim, hiç istemediklerim.
ve sövdüğüm aydınlığım,
her sabah iğne ağızlı kafama üşüşen sevinçlerim
torba dolusu mahrem yalanlarım,
teslimin eşiğinde tutamadıklarım...
Bugün benim düşündüklerimi önemse.
Kendine iyi bakmakla başla işe. Mesela, mütemadiyen süre gelen tutkularını dizginle. Veya kendine göre gördüklerinden kaçın. Sövdüğün duygularına şans ver. Beni unut, düşüncelerimi önemse. En başta kendini, zihnimdeki ilki...

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Uğruna ölücek sebepler arzuluyorum.
Zaten kimse sormamıştı bu hüznün sebebini
Bense konuşuyorum.
Senden sonra gelişlerimde , bir acı
Bir kırmızı rugan tekmesi
Meme kokan meşrep kadın,
eflatun tenli, benim annem
Ve senden sonra, sebebini bilmediğim bir hal
Bir tütsü gibi ağır ve kalıcı, kokusu pekte hoş olmayanından...
Boğumlarımda keneflenen, hislerimde harmanlanan... Bilmiyorum... Öyle bir şey işte...

8 Temmuz 2011 Cuma

Son busemide kondurdum tenine...
Yıllar boyu saçlarımı okşadığın, beni büyüttüğün yatağımızda uzanırken sen, ben gidiyorum sevgilim... Ben bilirken o kapıdan son çıkışım olduğunu ve ben bilirken son kez ardımda kokumu bırakacağımı, arkamda duydum ayak seslerini... Bana gelişini, fakat yaklaşamıyışını...İçine attığın soluk ayaklarıma yapışırken, sen orada uzakta sadece bakıyordun... Hadi sevgilim, çaresizliğime bir nefes daha çek ardımdan... Son bir soluk daha... Ve sonra... Sonra, yutkun yutkunabilirsen...

7 Temmuz 2011 Perşembe

Saniyeler kovalarken kollarından ayrılışımı, tek şahidim zamandı. Tek ve süre gelen isyanım hep onaydı. Bir an evvel geçse de şu meret koynuna sığışabilsem... Bir an evvel dursa da hep koynunda kalabilsem... Seninle zamansız tanıştık da ne oldu?

30 Haziran 2011 Perşembe

Derim salıyor üstümdeki kokunu,
usulca seyiriyor beden savaşına.
Hırçınlaşıyor aşk ,
ruhum harmanlaşıyor
göğsüm ile gerdanım arasında bir yerlerde,
saçların bir gidip bir geliyor..
avuç içlerin değiyor ellerime,
ayakların yerimi yokluyor..
Ve ben tutku denilen kainatının en dip yokuşunda nefes nefeseyim..
Haykırışlarıma kulak asmaksızın devam ederken sen,
ben dibindeyim en varsayılan hayatımın. En gerçekçi, dilde binlenmiş hayatımın. Sen aldırmadan bana hiç bilmediğin yerlere koşarken, ben milyonlarca koku dolaşıyorum. Ten arıyorum bedenime susayan, doku arıyorum uyuşan zihnime.
Ama...
Yalnız tek bir koku yok, tümünen karışmış taşıdığım kokun. Her dokuya yapışmış gibi yayılmış zehrin...
Ben sanarken yabancı, aslında bana pekte uzak değilmiş.
Avunmuş muyum dersin? Haklısın... Özlüyormuşum ben seni.
Hadi gel...
Derimi sıyır, dokumu sök,
damarlarıma sokul, kanıma sız ve ben yeniden... Belkide yeniden senin... Ne dersin?

24 Haziran 2011 Cuma

Nasıl oldu da sevdin beni?
Aklım almıyor nasıl benim oldun?
Nasıl oldu da uzandın sıcağıma,
nasıl oldu da sabahlara kadar gözlerini yummadan kokladın bedenimi, nefesini süzdün saçlarımda?
Nasıl oldu da kör yeminlerimi bir gece de boğazladın,
sen kokmayan ömrümün tüm vakitlerini gömdün? Sen kokan her dokuya yapıştım şimdi, dökülmüş altın sarısı saçlarını topladım, duvarlara yankı yapan seslerini dinledim. Ben öyle bir kaldım ki sende, senle birlikte soluduğum, şimdi sen kokmayan nefesimi solumayı unuttum...

23 Haziran 2011 Perşembe

Öyle bir direnişti ki içimde düğümlediğim.
Her gün etimden koparmaya çalıştığım kokun, savaşımdı.
Üstünde defalarca nefes süzdürdüğüm, pürüzünü öldürdüğüm tenim seyirirken koynunda, sen benden bir haber seviyordun hala... Sen, temizledikçe pislettiğim zoraki sığıştığım beden, kokun ezberimden çıktığı an kendi ellerimle suyumda boğduğum. Seviyorum demek yetmezmiş ya, tek sığınağım başka yüzlerdi sevdiğim...

16 Haziran 2011 Perşembe

Arsız ruh söküldükçe sökülüyordu bedenimden
derimden atıyordu pis kanı, gırtlağımda düğümlüyordu soluğumu. Sökene kadar koparıyordu tüm hislerimi. Gırtlaklıyordu delice hayallerimi. Boğuyordu ürperen tenimi.
Sesime kulak vermeksizin, çıkıyordu kanata kanata yüreğimden. Söke söke alıyordu canımı sorgusuz sualsiz...
Bense yok oluşuma bir şarap açıyordum. Kadeh kaldırıyordum arsız ruhuma...

14 Haziran 2011 Salı

Boylu boyuncana serdiğim günahlarıma örüyorum sevaplarımı.
Kucakladığım merhametimi dağıtıyorum öfkeme.
Koy verdiğim kimliğime sövüyorum tutunası hayatımı.
Aşağılık tavrını bırakıyorum gerdanını boğduğum ellerime.
Yamalarını söküyorum gırtlağımda düğüm olmuş korkularımın.
Köküne kadar işliyorum tüm gerçeklerimin açığını.
 Ve durmaksızın sökülüyorum umutlarıma...
 

11 Haziran 2011 Cumartesi

Bedenin titriyor aşka
Saçların sarhoş, kokun zehir.
Susuyorsun şimdi, duman olmuş ağızın.
Rengin alevleniyor, dağılıyorum karşında
Kopar sızımı, zehrini bas
Bir kapak daha at, ölüme susayalım kadın...
Hapsoluşlarıma sığıştırdığım ismini söküp atıyorum bu gece.
Vakitsiz gidişlerini izliyorum sevgili.
Umarsız boyuna kadar battığın küfürlerini ezberliyorum bu gece. Halat gibi söküldüğün yeminlerine susuyorum. Koy verdiğin gururuna sesleniyorum. Darmadağan bıraktığın geçmişine saydırıyorum sen giderken. Basıp gururu, temizliyorum köküne kadar sen kokan her hücremi...

3 Haziran 2011 Cuma

Çömeldin dizlerime bu gece,
kayıtsızlığına bir sigara yaktım.
Yok oluşunu izlerken ben, sen bedenime dokundun
Parmaklarını gezdirdiğin tenim seyiriyorken sıcaklığına, nikotinden sarhoştum.
İçime çektiğim her dumanda biraz daha sevdim dokunu
Her zaman aşık olmaktan korktuğum zırhımı deşmeye başladın geçen her saniye. Biraz daha kopmaya başladım arsız ruhumdan. Ve ben hapsoldum kesik soluklarına. Git gide nefesine karıştım, ve sen söndürdüğüm son sigaramdın...

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Seninle sevişmek;
hayata ara vermek gibi,
tüm günahlardan arınmak gibi,
kısa bir soluğa sığdırdığın yutkunuş gibi,
kendini tanımak gibi seninle sevişmek.
kusursuzluğunu ilan ettiğin uzun bir ömür gibi,
kanatları kırılmış kuş gibi korkakça senin olmak ve kayıtsızlığıma karşı koyamadığım nefesine karışmak, yeniden doğmak gibi...

24 Mayıs 2011 Salı

Şöyle bir bakıyorum da, epey bir büyümüşüm.
Ellerim büyümüş, ayaklarım. Saçlarım baya bir uzamış, boyum atmış. Sadece, kimsesiz aklım büyümüyor hala. Seneler önce zihnime  kazıdığım sen, hala öylece duruyorsun. Şekil değiştirmeden, boy göstermeden hala çocuk gibi... Oysa ben, benimle büyümeni ümit etmişim. Zihnimi yormanı beklemişim, epeyce çekilmez baş ağrılarına neden olmanı. Halbuki sen, bensiz büyümüşsün çocuk. Epeyce bir yol almışsın, bana hiç dokunmadan. Kadınların olmuş orada burada göründüğün.
Bir bebeğin olmuş adını ben koyduğun. Büyükçene bir eve sahipmişsin tıpkı istediğim gibi beyaz ve mavi panjurları olan.
Sen adam olmuşsun sevgilim...Cennetime gelenlerden duydum...
Harbe de kalmış gibi, beynim suçlu, yeminlerim günahsız.
Zorlukla boğuştuğum hasretin git gide büyüyor içimde.
Halatlarım kopuyor yerinden, ruhum kaynıyor.
Bana uzanan ellerin yok artık, boşluğuna tutunuyorum.
Çaresiz gitmelerimizi izliyorum sevgili.
Kanırttıkça koparmaya çalıştığım bencilliğine susuyorum.
Sevaplarına örüyorum halatlarımı, boyunca seriyorum.
Kayıtsızlığımı bastıran yokluğun, her geçen güne ayak basıyor.
Kadim bir yalnızlık bürüyor bedenimi,
Bense üşüyorum...

22 Mayıs 2011 Pazar

Koskocaman bir yüküm var üstüne yığmak istediğim.
Seni dinlemekten ziyade ben konuşmak istiyorum.
Aylardır içimde tuttuğum kinimi boca etmek istiyorum artık bakamadığım yüzüne. Bambaşka kokulara bürünmüş tenini birde ben kirletmek istiyorum. Deşmek istiyorum deli yüreğini.
Bahanelerini, plavralarını duymak istiyorum, kahkahalarımla hatırla beni diye. Soluduğum gerdanına değen her dokuyu büyütmek istiyorum içimde, her geçen gün alevlendirmek. Ta ki sen bana dönene kadar...

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Bir başka bu gece. Gırtlağıma kadar hasret doluyum. Düşünmekten ziyade oynuyorum bizi. Her gece bir rol katıyorum hayaline. Bir öyle bir böyle oluyorsun karşımda. Çoğunlukla iyiyi oynatıyorum, bana delice bağlandığın aptal aşık rolünü giydiriyorum üzerine. Bıkmaksızın devam ediyorum buna. Çömeliyor öfken kayıtsızlığıma. Boğuyor aşkın ürperen ellerimi. Yeminler sökülüyor ağzımdan, durmaksızın akıyor bencilliğine. Her zaman kinden farklı bir griye bürünmüş duruyorsun bu gece. Soğuk ve bekleyişi uyandırıyor hissiyatın. Bedenim harmanlaşıyor  yokluğunla. Günler birbirine giriyor, saatlerim şaşıyor. Ve vardiyamdan bir gün eksilmiyor...

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Alt üstü bir aşktı deyip geçmek vardı şimdi.
Tüm yükünden arınmış tertemiz bir kalbe sahip olmak,
yeniden aşık olmak için köküne kadar arınmış bir kalp. Ellerim ise gittikçe erimeye başlayan buz gibi şeffaf görünmeliydi. Bedenimden akıtmak isterdim derime işlenmiş keskin kokunu.
Gerdanımdan sökmek isterdim delice uzandığın yatağını.
Terini usulca silmek isterdim göğüslerimin arasından, bacaklarımdan akan kanı geri sokmak isterdim mahremime.
Korkusuzca tüm çıplaklığımı sermek isterdim senden ötürü yabancı öğrettiklerine. Ve ben bildiklerinden ziyade öğrendiklerinde olmak isterdim hep...

15 Mayıs 2011 Pazar

Sen çocuk, sen, büyüyeceksin.
Sen bir gün seveceksin
Bir kız çocuğun olacak canından çok seveceğin,
ve sen başka bedenlerde nefes alacaksın çocuk.
Dokusuna sadık kalacağın bir kadın olacak her sabah yanında uyanan. Kör yeminlerin olacak boğazlayan gırtlağından söküp atamadığın. Aşk dediğin saracak büyüyen ellerini. Ayaklarına illet olacak aile dediğin, boyunca sarmaladığın karın. Sahipleneceksin benden ötürü kaçındıklarını. Meraklanacaksın kimi zaman, gözlerini akıtacaksın saatlere. Ben gittim çocuk, geçmişime boğuldum. Günahlarımla arındırdılar beni, ayıplarımla aklandırdılar. Ben gittim çocuk, sen büyü.Sevişlerimle büyü...

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Git gide bölünüyor içim, tutkum yolundan şaşıyor.
Senden başkası, güya el olan, senin kadar yakın şimdi bana
Söyleyin sevgililerim iki kişi birden sığar mı tek yüreğe? yoksa çelişiyor mu aşkımla tutkum? Hanginiz aşk? Hanginiz tutku?
En ağırı hangisi? Ben neden birinize sığdıramadım ikisini? Ben nasıl böyle aşağılık bir kadın oldum, yıllardır koynunda beslediğim tenimi nasıl süzdürdüm hiç düşünmeden bir başkasına? Peki o? Onun içinde temiz değildim ben, olmadım. Kimin sevgilisiydim? Ben kendimle boğuşan, egomu tatmin etmeye çalışan hem senin, hem onun orospusuydum sevgilim.

11 Mayıs 2011 Çarşamba

İçime sığamayacak cinsten, kadim bir ağırlık cüssesi büyükçene. Kaçmaya çalıştıkça ayak bileklerime değen halhal misali narin. Hızlandıkça hızımı kesen ıslak asvalt gibi ne siyah ne beyaz. Sokulamadığım rengine oldukça uzak olan ben, git gide kusursuzluğunu kaybeden kimliğim, ne olduğu belirsiz gidiyor öylece şehri muamma...

6 Mayıs 2011 Cuma

Üç kuruşluk adam uğruna satın verdiğim benliğim. Uçsuz bucaksız adresi belirsiz yuvasında boğulur o her gece. Her saniye sigara dumanını içine çektiği vakit bir şarkı fısıldamaya başlar. Çoğu kurduğu cümlelerin içinde kendimi bulurum, pek hoş olmasa da bulurum işte. Beni konuşur durup dururken. Kendide bilmez neden söyler durur beni. Bende bilmem. Aslımı yitirdiğim her gün onu dinlemeye giderim ben. O da sanki farkındaymış gibi bir şeyler mırıldanır duymam için. Duyarım ben, en duymak istemediklerimi. Belkide hiç gitmem oradan aslımı tanımak için. Yitirdiği gibi, yitirdiklerini söylemeyi çok sever o adam, tıpkı benim onu sevdiğim gibi...

2 Mayıs 2011 Pazartesi

İhanetim midemi bulandırıyor.
Bile bile deli olan elde kucak olmuşum, istesem de düşemiyorum. Dilim varmıyor, yabancılaşmışım tenine. Ötesini düşünmek istemediğim zamanım git gide pisletiyor içimdeki seni. Dokum salıyor üstümdeki kokunu, saçlarımdan düşüyor ellerin, mahremimden gidiyor. Bir türlü dur diyemediğim aklım uçup gitmiş. Zehrimi akıtıyorum her sustuğum dakika sana. Çaresiz gitmeliyim. Atmalıyım kollarından kendimi, düşmeliyim fikrinden. Kalbinden sökülmeliyim sevgili...

28 Nisan 2011 Perşembe

Bu gece efkarlıyım,
yudumluyorum seni. Dibine kadar arayışlardayım, bir tek damla bırakmamak adına. Hafif mayhoş olsam da hatırlıyorum seni. Kahpe gülümsemeni, umarsız tavrını. Ben huysuz bir kadındım sense kendinden oldukça emin sert adam. Hırçınca seviş benimle, yoksa tek istediğim ellerinden ölümüm olacak. Başımı ağrıtıyorsun, damarlarımı çekiştiriyorsun istemesen de ayakta durmama izin vermiyorsun. Yelpeletmek istiyorsun beni, boyunca sermek bir köşeye. Tüm çıplaklığımı hisseder gibi doyumlu ve küstahsın. Ezberimden gidiyorum, bedenimden taşıyorum sen yamacımda durdukça. En ince ayrıntıma kadar didikliyorsun içimi, deşiyorsun doyumsuz aşkımı. Sabitlerimden sökülüyorsun, sığışıyorsun en zayıf noktama.
Kestiremiyor aklım, ruhum bedenimden şaşıyor, ben seni yine ve yine istedikçe...

27 Nisan 2011 Çarşamba

Sınırlarımı zorlamak geliyor içimden
ürkekçe bocalamak, bencilce taşmak
üstüne titremekten ziyade asılasım geliyor sen boyunca
upuzun bacaklarına yapışmak, illet olmak geliyor
tenini kaplayan her şeyi yırtmak geliyor içimden,
düşümdeki kokunu bir kez solumak için...
Taş doldurma bağrına, git seviş başkalarıyla.
Eller gibi davranma, sarılıp yat kollarına yabancı gelmesin sana. Korkma ben olmam ki yanında, kuytu bir yer arama git seviş başkalarıyla...
Bu koca yükü atmalıyım bir an evvel. Hafiflemeliyim oldukça. Yorgunluğumdan arınmalı, huzura ermeliyim
tahammülsüzlüğümü söküp, bir kenara koymalıyım kokunu
beni kendime getirecek şeyler arayışına girmeliyim, seni unutmalıyım artık hissettiğim tek şey bu. Hançer gibi yapışmalıyım sen kokmayan her dokuya. Bıçak gibi batırmalıyım dişlerimi ördüğün duvarına. Söke söke almalıyım senden verdiğim her şeyi. Adil olmayan her tavrı giyinmeliyim inadına. Huysuz, kendini bilmez biri olmalıyım benden nefret etmen için. Ya da kirpiklerimi süzüp, kokumu mu gezdirmeliyim başka tene. Umarsızca dokunmalı mıyım elin herifine benden nefret etmen için? Bacak aramdan sıcağın sızdı bak, şehvetim el oldu. Bense sana çok yabancı...

26 Nisan 2011 Salı

Rengimi aç,
fikrimle savaş
öfkeni ilan et hep haykırdığın samimiyet hatırına
ruhumu çıkar geceden, olabildiğine sar sarmala
korkumdan arındır, aşkınla bula
öyle tut ki beni, illet olayım kuşkuna.
Ellerimi kollarımı bağladın sen,
kanatlarımı incittin
naifliğimi söktün
boca ettin yükünü
savurdun pisliğini
vakit dolmadan, ben iyileşmeden
git sen,
ben elbet bir gün uçacağım.
Yürü şimdi,
yamacıma sokul
soy beni,
çekinme hırçınlaş 

yıka suyunla mahremimi
pisliğimi akıt, arındır beni
sök leşimi kanatana kadar
ayıkla izlerimi
dök! dök ki sökülsün diplerim...

25 Nisan 2011 Pazartesi

Geceme ayak bas, sürt ellerini bedenime
baştan ayağa tart beni, rengime sokul
silüetime karış, sız saçlarıma
boynumdan ayak parmaklarıma kadar hissetmeli ıslaklığı, dokunabilmeli sesine, değmeli terine, kokum bileklerine karışmalı, kasıklarımda hissetmeli verdiğin sancıyı, nefesim dudaklarımdan sızıp dolaşmalı zerren de, parmakların bel kıvrımımı yoklayıp ensemde gezmeli. Sen bu gece benim olmalısın yoksa sıyıracağım.

22 Nisan 2011 Cuma

Sevmeseydim keşke seni,
bağlanmasaydım körü körüne
mahrem ellerini görmeseydim hiç, kokunu bilmeseydim
duymasaydım hiç beni nasıl sevdiğini
gözyaşlarını görmeden emseydi ellerim, hapsettiğim öfken misali. Kahrını tatmasaydım,
sitemini çekmeden, dokunu bilmeden kırsaydım duvarımı
korkularımdan arınıp sarılmasaydım o gece madur.
aklımda kurcalamadan, yormadan seni hiç bilmeseydim.
gözlerin bulmasaydı rengimi, dudaklarımı okumasaydı
ve sen hiç benim olmasaydın. Yine de kalır mıydın bir ukte içimde?
Mağlubiyet senin,
yenik düştüm isyanlarına
koy verdim neyim varsa
bastım boğazına küfrümü
yüzüme tükürdüğün beni, yutkunup dur şimdi...

21 Nisan 2011 Perşembe

Öyle delice bir sarılıştı ki, ölmem den korkarcasına, bir o kadar aciz ve tutarsızdı. Ne anlatmak istediği tamamı ile muamma,
koyamadığı yaban ele bir o kadar öfkeli
Bir şeyler söylememi istiyordu kulaklarını ağzıma eğip, elmacıkları kızarıyordu hemencicik ve boş boğaz ağzı yine durmuyordu. İsyanını bastırmaya çalışan gözleri, damarları yokluyordu teker teker. Kanımı soğutuyordu duruşu. Bir an evvel gitmeliydi buradan. Belkide hiç gelmemeliydi...

20 Nisan 2011 Çarşamba

Her şeyden ziyade sen yakıyorsun canımı.
oradan oraya savrulan kimliği belirsiz masumiyetin hesabımı kesiyor . Korkusuz bakıyor, yamacıma sokuluyor ağırdan. Kalkıp gitmeli miyim gurur saydığın selamımla?
Hiç kuşkun olmasın hep burada oturuyor olacağım, ne kadar çırpınsanda. Gurur bildiklerini çiğneyip, ezeceğim teker teker. Senin makul gördüklerinle değil, buradan anca kendi gururumla kalkıp gideceğim sevgili.
Haldır haldır koşuyorum sonunu bilmediğim şehvetine, kafamı arkaya çevirip dinlemiyorum söylenenleri. Endeksli ilerliyorum varlığına. Ne olduğu belirsiz uğraş bir o kadar yorarken, hafızama kazınıyorsun her yara aldığım vakit. Hançer gibi sokuluyorsun içime, deşiyorsun masumiyetimi. Yüzümdeki gamzeleri yokluyorsun, unutuyorum gülümsemeyi. Öylece seriyorsun ayıpları, çekinmeden yığıyorsun günahlarını omzuma. Bense korkak. İsyan dediğim kendime...

19 Nisan 2011 Salı

Kuşkumu irdeliyorsun, daha önce hiç kapılmamış gibi. Sökmeye çalışıyorsun şüphemi neşterinle. Ne mi istiyorsun? Bunu sormak bile gelmiyor içimden. Kanasın istiyorsun sen en sevdiğin yanımın, deşmek istiyorsun delice kanatlarımı.
Altın sarısı saçlarımı satmaya çalışıyorsun
Keskin kokumun işlendiği gerdanımı kanatmak,
Ellerimi bulamak istiyorsun suyuna
Hiç sahip olamadığın, kadınlığımı öldürmek istiyorsun sen.
Hadi vur, öldüm farz edelim.
Peki ya sen yaşayabileceğini mi sanıyorsun?
hadi öldüm farz et, püskürt alamayacağın nefesini üzerime...

18 Nisan 2011 Pazartesi

Buralardasın, hissedebiliyorum
sızını alıyorum,
ellerim süzüyor hüznünü
kahkahaların uğultu yapıyor kulaklarımda
kokun gittikçe kanıma giriyor
işliyor hücrelerimi, karıncalandırıyor
Hissiz mi kalmamı istiyorsun benimle oynamak için?
İzin ver sana sürtüneyim, arşıliyim nefesimi soluğuna
Hayal edebiliyorum şimdiden, ıslaklığın naifliğimi kırıyor
tutkun bütün zamanlarımı alıyor.
Yeniden doğmak için bir fırsatsın sen...
Güçlükle bastırdığım sızımdan ellerimi çekmeliyim bu gece,
kanaya kanaya sökülmeliyim
günahların açmalı varoş ağzımı
kuvvetsizce savaşmalıyım her daim var olan yenikliğimle
kusursuzluğuma kanat çırpmalıyım
biraz mayhoş olup dağıtmalıyım bu gece
Gel, katıl
sana söylüyorum
sen, patavatsız adam
Avunduğunu san sen, beni avuttuğunu sanarken...

15 Nisan 2011 Cuma

Kendimden öte, afili sen
uçsuz bucaksız kefrim
kılıfı serili, darmaduman olmuş suretinde kefenim...

14 Nisan 2011 Perşembe

Lütuf ettim seni,
bellediğim içime hapsettim
kandırdım kendimi, güya sen benim gibi
didikledim oradan buradan,
kurcaladım hafif
sökene kadar istedim,
işledim suyuma
kamber eğledim inadına
gıybet ettim yoksunluğa
kurudum,
zâfir hatrına...

13 Nisan 2011 Çarşamba

Aşikâr her halinden belli,
kafire vurulmuş muhbir katili...

Sen; güzel kadın,
gerdanına sığınacağım,
kıvrak beline düşeceğim,
günahlarıma sokuşturacağım seni
tutkumu satacağım ona buna,
mahreminle temizleneceğim
saçlarını estireceğim tenime,
avuçlarıma alacağım seni
badi parmağıma kondurup,
tartacağım uçarını...
Yeniydik daha taptaze,
narindim, kandırılmaya müsait aşk dolu.
Sever miydin sen beni, kestiremiyordu tahminlerim
Dürtüldüm sanki, evine girdim.
Sen;
yatıyordun öylece koynunda sarışın orospunla
Ne yapacağımı bilemiyorken, sesin yaklaştı kulaklarıma ''herşeyi açıklayabilirim.''
Bense çektim gittim, en sahici namusumu yüzüne tükürüp.
Ne yaparsam yapayim ihanetin bastırmadı,
kanaya kanaya üstümde pisliğinle geldim sana
Belirsiz bir kalabalık, uğultu vardı etrafında
sense asvaltta öylece uzanıyordun
yanına geldim ellerimle yokladım nefesini, hissedemedim.
korkakça dokundum bedenine, buz kesti ellerim
Ruhun olmadan, sahip olamadığım bedenine kıvrıldım tam koynuna, beraber ısınmayı bekledim...
Yıllar sonra hala bir umut sıcağını bekliyorken beni daha kaç kez öldüreceksin?

11 Nisan 2011 Pazartesi

Sana dair yazılası ne çok şey kalmış
Zaman şahidim,
gece vardiyasında bitmek bilmeyen sigaram tütüyor yokluğuna.
Avuçlarımın içinde duruyorsun her an ihanete hazır.
Ruhuma hükmediyorsun, arşılarcasına kanımı
kaşlarını çatıyorsun karşıma geçip utanmadan
gözlerimin içine bakıyorsun sahici sahteleğinle,
vaktini bilmeden katılmaya çalışıyorsun en harbici gururuma...

10 Nisan 2011 Pazar

İnce belli bir kadın,
kıvrımları hayaline sığamayacak gibi
Sesi kadife ,
siması hırçın .
tam sırtımdan, orospu kurşun!
Kayboldum,
tahsis edilen kâinatının yer çekiminde.
Tenimi arşılayan nefesin,
soluğumu kesiyor.
sıcağımı alıyor yoksunluğun
boğuluyorum için için,
ezberimden çıkmıyor dilim...

5 Nisan 2011 Salı

Ne yapmalıyım?
Avazım çıktığı kadar bağırmalı mıyım,
dökmeli miyim boğazımda düğüm olmuş nefretimi,
ya da çiğnemeli miyim her gün yutkunmaya çalıştığım merhametimi.
yoksa biraz kirleteyim mi ellerimi,
arkanda bıraktığım cesaretimi topliyim mi senden teker teker?
Şu aralar atağa geçsem diyorum, didiklese biri içimi
kan kusturana kadar uğraşsa benimli azcık
küstahça yığsam yükümü.
hafifletse ne olduğu belirsiz uğraş.
sirkelesem yakamdan, düşse hemencicik
sökülse yavaştan, kopsa illetimden
adını koyamadığım bir gitse benden,
yeniden aşık olacağım...

4 Nisan 2011 Pazartesi

Çingene pembesi abiyemi giyip yalın ayak yürümek,
hatta yarım ağız sokak çocuklarıyla çift kale maç yapmak ya da kaldırım taşlarının üstünde sek sek oynayarak eski türkülerden patlatmak istiyorum...

2 Nisan 2011 Cumartesi

Dokunma bana artık,
pislenmiş ellerin bende aklanıp paklanmaz yorulma,
fikrimden caydırma cazibenle, leşin içime işliyor
kokun sızımı kırıyor.
Bir türlü cesaretim yok tenine,
pisliğin örtmüyor içimi
Boğul fahişelerinle yat kalk, git benden.
Çek ellerini üzerimden, defol git hayat sığdırdığım yatağımdan...


Üşümüş burnunu soğuktan kaçırmak için yanaklarıma sokuşturmuşsun,
yorgun bedenini salmışsın koynuma,
ellerin mahremimde
yok oluşumu izlemek için gelmiş gibisin...

30 Mart 2011 Çarşamba

Uzlaşmalıyım
tanıdığım,
kirli sakallı, hergele.
saçları omzuna düşmüş
ak pak bir adam.
daha çok tanımalıyım
biçmine sokulmalıyım,
rengine katılmalı
tavrına sadık kalmalıyım.
naifçe yamacında sevişmeliyim ruhuyla
kırıp geçmeliyim zırhını
yapışmalıyım ağına
illet olmalıyım azıcık
kaşları çatık simasını
edasını, kurunu çekmeliyim biraz
lanet adamın tekiyim dese de
daha da bir sevmeliyim .
bilmeliyim sızısını
serseri, sevmeliyim işte.
Kolay mı yoksa zormu?
öğret bana,
en ince ayrıntısına kadar işle beni
senin gibi olmaya ihtiyacım var ;
biraz bencil,

küstah
vurdumduymaz
öncelikli.
kendime değer vermek istiyorum,
uçarı güvenmek
olduğum gibi, harbici.
Mesela korkusuz olayim,

saydırayim karşımdakine hiç gideceğini hesaba katmadan
ya da sevdiğimi bilmesin ama daima seveceğini bileyim ben.
mümkün mü dersin?
zeki işlenmiş aptal rolünü çalmalı mıyım senden?
Canım acırdı benim, susardım
Eğerdim başımı beklerdim dinsin diye
tutmazdı ayaklarım, çökerdim dizlerime
zaman geçtikçe süzerdim acımı
dinermiş, unutulurmuş diyenlere kanardım...
taki ufak, çok ufak bir detay deşene kadar beni
kaale alınmaz isyanım, 

nasıl son bulsa diye düşünür dururum şimdi...

28 Mart 2011 Pazartesi

Uçuyorum, bak
ruhum nasılda temiz
senden ve nikotimden arınmış, beyaz
duyamıyorum,
bütün algılarım donuk
görebiliceklerim kuytu
görmek istediklerim bulanmış
biraz ıslak bedenim
suyun aktığını hissedebiliyorum tenimden
rüzgar vurdukça saçlarıma üşüyorum
Neresi burası?
hayal ettiğimden çok uç,
bilemiyorum...

hissetmiyorum soluğumu
yoksa ben       , ölüyor muyum?

Sen?
öyleyse sende ölüyor musun?

27 Mart 2011 Pazar

Endekslenmişim sana,
saat misali ağır.
Serilmişim zamana,
kurulmuşum akreple yelkovan arası paradoksa
unutmuşum neyin doğru neyin yanlış olduğunu
Hep başa dönmüşüm yeniden...

25 Mart 2011 Cuma

Boğ ;
Hislerimi
Tutkumu
Lanetimi
Bırak boğuliyim, ellerinde
Soluksuz kalıp, susayım.
Boğ, el dili
elin elini sürt.
çarp dökülsün leşi
kalmasın pisliği, paklan.
sonra bana gel aklıyim
Bak, görme etrafı
ör zırhtan duvarını,
dik yaramı.
Uyu, tam baş ucumda
yum gözlerini
ben orada olacağım...
Çok uyuyorum bu ara...
Huzur yorar mı?
Kim bilebilirdi hala sana müptela olduğumu
Kim duyabilirdi seni sayıklayışlarımı
Boğazımda düğüm olmuş

Ne nefes alabiliyorum
ne de yutkunabiliyorum seni...
Korkusuzca boynuna atlamak geliyor içimden,
kokumu sızdırmak üzerine
Beyaz teninde iz olmak, yapışmak çehrene...
Aksi bundan yana olmuyor.
Kendime karşı duyduğum merhamet yolundan şaşmalı...
Sarhoş olmalıyım hafif, sonra sana gelmeliyim usulca
Sızmalıyım sana, sakin
Sızdırmalıyım adımı,

tekrardan söylemelisin sen, beni...

24 Mart 2011 Perşembe

Kine boğduğum umutlarımı ayıkla, 'sen'

23 Mart 2011 Çarşamba

Kimdi öptüğüm,
soluduğum,
gün geçtikçe tükendiğim adam
Sen miydin sevdiğim, sevildiğim
sandığım bir çok şeyi...
Peki sen miydin hergün uyu diye mis gibi çarşaflar serdiğim 'sen' kokan yataktan ebediyen giden...
Sen miydin senin için giydiğim kıyafet dolusu gardolabı yıkan...
Sen miydin güneşli evimize panjurları kapatan,
benim olan mıydın...
Benim sandığım sen benim miydin?
Bak en sevdiğin yumuşak yastığını alıp gitmişsin, üstüne hergün kanseri etimden kanırttıkça döktüğüm saçlarımı alıp...

22 Mart 2011 Salı

Bekleyiş;
koyudur rengi, ağırdır
çöktümü dibine kadar
boğuk ve soğuktur.
mütemadiyen dile gelen arzudur
haşindir bekleyiş.
acı, bellediğin hüzündür
uçsuz bucaksız, kuyuya düşüştür anı
boşluk, taşıyamadığın tondur.
bağlılılık, tiryakiliktir bekleyiş.
zamana serilen, pürüzlü rüzgardır.
donuk, şizofreni halidir bekleyiş.
postunu sermiş, bir kış uykusu...
Derinden,
ama duyuyorum sesini
bana seslenişini
tiz tonunu,
sert simanı,

 görür gibiyim hırçın hallerini yaşar gibiyim burda, çok yakınımda
duyar gibiyim soluksuz nefesini
dokunu hisseder gibiyim
öyle yakınsın ki , hemen şu yan koltukta beliricekmişçesine yakın..
parmak uçlarımdan sıcağın sızdı bak, sende hissediyormusun?
Sandığım kadar yakınmısın bana...

21 Mart 2011 Pazartesi

Birileri var, zıt
Seslerini duyar gibiyim,
Mahalle karısının ağzındaki ciklet gibi çiğner olmuşlar
Hissediyorum onların adımı boğuşunu...
Alıyorum kin kokusunu klişe laflarından
Korkmuyorum, hergün boğazına kadar pisliğe batmış insandan
Bu kadar takip, yüz gözçülük kıskançlıkmı dersin?
Bırak güzelim, ikimizde aynı şeylere olta atmışız zamanında
Tadı damağında kalana değil, hala tadana bakarım ben.
Bir yabancıyım bu kasabada,
benimle istediğini yapabilirsin.
Bu kalabalıkta ne sansasyon olurduk kimbilir 
Aşk kilit, bense gurur içinde oturuyorum
Görebiliyorum, şimdiden rüyalarımda benimle çırılçıplaksın
Buradaki herkes sana ihtiyacı olduğunu sanıyor,
Alevin içime işliyor,
bense bekliyorum sana kanıtlamak için

Pürüzsüz poyraz ellerin esti fenalarıma
Avuç içlerin terden ıslak
Kıvrılmış öylece süzülüyordu göz çehrelerinde
Dikkat çekendi, dokunuşu
Merak uyandıran dokusu
Kokusu bir başkaydı duyamadığım
Bellediğim tavrı bir o kadar naif
Dokunmalıydı biçmine,
Görmeliydi, hissetmeliydi olağan rengi
Dokunduğunda duymalıydı kulak rahmimden geçen o uç sesi
Daha bir çok şekle sokuşturulmalıydı...
Özlüyorum seni.Hem kilometrelerce uzağımdayken hem de bir milim yakınımdayken.Seyrediyorum seni.Gördüklerimde olmak istiyorum.Darmadağan olmuş saçlarında,gözlerinde,bıcak gibi keskin dudaklarında,avuçlarının içinde.Her bir zerrene değmek istiyorum.Çıldırıyorum benim gördüklerimi görebilen yabancılara,belki de yakınındakilere.Benden öncesi,geçmişin.Hiç dillendirmek istemediğim yaşamışlıkların.Bensizdin,bambaşka biri.Benden önceni kıskanıyorum.Bilenlerden dinliyorum ama duymak istemiyorum.Kulaklarım almıyo,sen;bana çok yabancıyken...
Geceden damakta kalmış tat, elmacıklarımın üstünde sereserpe kalmış ıslaklık. Belimde hafiften bir sıcaklık hissi.
Sen... uyuya kalmışsın dün gece, kıvrılmışsın yanıma. Bak becerememişsin, bıraktıklarını almayı unutmuşsun. Tam burnumun üstünde kalmış kokun, nefesin de tam terlemiş gögüslerimin arasında. Yer yer keçe keçe olmuş saçların düşmüş üstüme. Hala aptal gibi aranıyorum saklandın mı diye. Neden gittin?

20 Mart 2011 Pazar

Saçlarımda buldum kokunu, ellerimde. Konuştuklarımda buldum ismini , yatağımda buldum seni , yastığımda gördüm rengini , rüyamda aldım tadını. Şu bizim sokakta duydum sesini , çarşafımda hissettim ellerini, gözlerini bende gördüm sevgili. Bana bakan gözlerini, beni seven seni, bende tanıdım. Sen ne çok seviyormuşsun beni meğersem.. Öfkelendiğim sen ne de naifmiş. Ne sıcakmış sevişin, ne haşinmiş senin olmak. Aslında ben nasıl bir paradoksun içindeymişim? Oluşturduklarımın dışında, uzun bir süredir kopuk. İyiyim ben böyle,mizacım.
Kalalım böyle sevgili, ısınmaya başladım...
Naylon poşetlerle kaplı dünyamda nefes almakta zorluk çekerken çıktın karşıma.Alışmıştım,yenilmiştim bu yalnızlar liginde rakipsizdim.Sevilmiştim,kirlenmiştim aşka dair herşeyden vazgeçmiştim.Sen dokundun bana karşıya geçmeden tuttun beni ayıkladın hastalanmış hücrelerimi,bak dedin üç renk mavi;sevmek, inanmak,aldatılmak.Benimde kalbim kekeme,duygularım aksak, cümlelerim kuralsız,hislerim tutsak...Ve dedinki biliyorum hep kaybettin ama artık yalanlara bulanmış kalbini temize çekmelisin.Baktım içime haklıydın gölge oyunuydu tüm mutluluklarım bağırdım,ruhumu yokladım kalbimin ortasında dikişi dökülmüş yamalarımın ama dedim şimdi sen varsın yapay bi solunum yolu açarsın.Düşsemde kalksamda beni yarı yolda bırakmazsın.
Kararsızlıklarla yürüyen birliktelikti bizimkisi...
Başlangıcı ve sonucu belli olmayan.Her şey inanılmaz bir hızla olup bitmişti sanki yaşadığımız onca zamanı hiç yaşamamışız gibi.Bitişi de hızla olup bitti,aslında bittiğinden bile emin değildim.Kördüğüm gibiydi tüm sorunlarımız 
ben çözdükçe çoğalan,bitmek tükenmek bilmeyen bir illet gibi.Tüm hücrelerime yayılmış kanseri etimden kanırttıkça çoğalan...
Şimdi ilk defa sensiz güne merhaba demenin boşluğundayım.Şimdi ilk defa sensiz yol alacağım seninle paylaşamadığım yalnızlığımın yollarında.Şimdi ilk defa sensiz nefes alacağım seninle tükettiğim en güzel,en acı,en tutkulu,en monoton zamanların ardından... 
Aşkmıydı beni sana bağlayan?
Yoksa eksik parçam olman mı?
Kararsızlıkla yürüyen bir birliktelikti bizimkisi,en güzel ama yalnızlık kokan...
Git gide koptuğum,unuttuğum sevgili...Beynimi kurcalıyosun,bulandırıyosun,yoruyosun.Hissediyorum gidiyosun.Her geçen gün daha da buz kesiliyor içim.Alışık değilim ya şaşırıyorum kimi zaman.Her günüm senle geçerken şimdi bomboşum.Sensizken kendimi bile anlamsız ve değersiz kıldım mesela.Bu kadar kalabalığın içinde olmayan sesini duydum her defasında.Her yere bakışımda seni görecekmiş heyecanıyla baktım.Her adımımda ayak izlerini aradım.Kaldırımlar dar geldi seninle yürüdüğüm yollarda.Yazın ortasında en keskin kışı yaşadım.Etrafıma baktığımda güneşli bir gün,kuş sesleri,çicekler ilk günkü tazeliğinde sevimli kareler oluştururken ben her şey de seni aradım.Küçük bir fısıltıda üşenmeden camıma çıkıp baktım.Her kapı sesine ben koştum,telefon elimde saatlerce ben bekledim.Rüyalarımdan kaçmak için uyumak bile gelmedi içimden ya da sabahları günlerce yatağımın üstünde kalmış,kokuşmuş çarşafımın ve sırılsıklam olmuş yastık kılıflarımın üstünden başımı kaldırmak ve yeni bir gün heyecanına varamıyacağımı anlayıp o en sevdiğin kırmızı pikemin içinden hiç çıkmamak...Temizlenmek bile istemedim gittiğinden beri,günler geçsede sanki kokun tenimden çıkmayacakmış gibi pis kalmak istedim.Hep okşadığın saçlarıma tarak yüzü deymedi sen gittiğinden beri.Hiç makyaj yapmadım,giydiğim şeylere bile önem vermedim.Nasıl göründüğümü umursamadım.Kılıf takmadım,maskelerle kapamadım yüzümü ama bu yüzden de hiç aynaya bakamadım.Her aynaya baktığımda seni gördüm,beni böyle görmek istemediğini defalarca haykıran sesini duydum çünkü.Ama şimdi bundan bile şüphe duyduğum,en yakınımken şimdi ulaşamadığım sevgili...
Koscaman bir evde ikimize ait bir oda,bir yatak.Gecemizi gündüzümüze katacağımız küçük bir yuva.Elimizde artık sadece sana ve bana ait tutabiliceğimiz bir anahtar.Hep hayalini kurduğumuz,tek oda pahasına bile olursa olsun beraber yatıp beraber uyanacağımız bir yaşam.O kapıdan çıktıktan sonra ardımızda kokumuzu bırakacağımız evimiz.Her bir köşesine bırakacağımız izler,her bir yerinde soluk alıp verişlerimiz.Beraber nefes alıp vereceğimiz küçük yuvamız.Birlikte yaşamak,yaşlanmak...Gece gündüz eğlenmek,hiç saate bakmadan özgürce evimize gideceğimiz bir hayat.Her gece uyuduğumuz o yatakta sabaha kadar sevişmek...
Kıyafetlerini fütursuzca çıkarıp yere attığın o parkeler,her sabah uyanıp ellerini yüzünü yıkadığın o banyo,duş aldığında tenine değen o su,acıktığında yemek yediğin o tabaklar,tuttuğun bir çatal,bir bıcak.Her akşam televizyon başında oturduğun o koltuk,her gece uyuduğumuz her sabah uyandığımız darmadağan,üstünde kokun ve tenine değen çarşaflar ve her gün bana geldiğin,sana alışmış o evin kapısı...
Bir gün uyanıp gözlerimi açtığımda yanımda görebilicekmiyim seni?Karın olabilicekmiyim...