17 Nisan 2012 Salı

Sorgusuz sualsiz yokluğunla hükmedişin,
hiç sindiremediğim terkedişin ve tüm isyanlarıma karşı suskun, pişkin hallerin yok mu. Hele kokun yok mu kokun deli oluyorum.

5 Nisan 2012 Perşembe

Malum, bir kaç saniye önce söylenirken, bir kaç saniye sonra kelimelere koyamıyorum seni. Tökezlediğim nokta tamda burada başlıyor sanırım. İçim konuşuyor, dışım bastırmıyor.

4 Nisan 2012 Çarşamba

Tomarca yalan, günah. Aslında tutuculuk, koca bir hırs. Bir adam seversin, öyle böyle değil, öylesine seversin ki, seversin işte.. Bir sebebi yoktur, gamzesini seversin, ellerini, belkide saçlarını. Ama tutar seni bir yerleri, bırakmaz. Kala kalırsın, işte en yoksun hislere kapılıverdiğin anın başındasındır. Kadın hükümsüzlükleri başlar, dert denilen o sıkıcı sendrom dönemine girdiğini hissedersin, temas halinde ellerin ayakların kesilir, kopartır atar. Sızlatır en başa buyruk tavırları. En ağırından seversin be aga. Utanırsın, hallerine yenik düştüğün adamdan. Alışkanlık derler sonrasında. ''Alışkanlık, karşındakini üzmemek adına katlanılan zaman dilimidir'' aslında, hepsi bu. Bir kadın başlarsa bu cümleye, onsuzda yaşayabildiğinin farkındadır bi nevi. Koşulsuz, şartsız katlanabilen kadın, fedakarlıklarından övünür. Ve adamın hisleridir, en katlanılması güzel şey. Bir kadın başlıyorsa o cümleye, tekrardan sevebilir. Eğer bir kadın başlıyorsa o cümleye... Tek yenilgi kadınındır.