30 Mart 2011 Çarşamba

Uzlaşmalıyım
tanıdığım,
kirli sakallı, hergele.
saçları omzuna düşmüş
ak pak bir adam.
daha çok tanımalıyım
biçmine sokulmalıyım,
rengine katılmalı
tavrına sadık kalmalıyım.
naifçe yamacında sevişmeliyim ruhuyla
kırıp geçmeliyim zırhını
yapışmalıyım ağına
illet olmalıyım azıcık
kaşları çatık simasını
edasını, kurunu çekmeliyim biraz
lanet adamın tekiyim dese de
daha da bir sevmeliyim .
bilmeliyim sızısını
serseri, sevmeliyim işte.
Kolay mı yoksa zormu?
öğret bana,
en ince ayrıntısına kadar işle beni
senin gibi olmaya ihtiyacım var ;
biraz bencil,

küstah
vurdumduymaz
öncelikli.
kendime değer vermek istiyorum,
uçarı güvenmek
olduğum gibi, harbici.
Mesela korkusuz olayim,

saydırayim karşımdakine hiç gideceğini hesaba katmadan
ya da sevdiğimi bilmesin ama daima seveceğini bileyim ben.
mümkün mü dersin?
zeki işlenmiş aptal rolünü çalmalı mıyım senden?
Canım acırdı benim, susardım
Eğerdim başımı beklerdim dinsin diye
tutmazdı ayaklarım, çökerdim dizlerime
zaman geçtikçe süzerdim acımı
dinermiş, unutulurmuş diyenlere kanardım...
taki ufak, çok ufak bir detay deşene kadar beni
kaale alınmaz isyanım, 

nasıl son bulsa diye düşünür dururum şimdi...

28 Mart 2011 Pazartesi

Uçuyorum, bak
ruhum nasılda temiz
senden ve nikotimden arınmış, beyaz
duyamıyorum,
bütün algılarım donuk
görebiliceklerim kuytu
görmek istediklerim bulanmış
biraz ıslak bedenim
suyun aktığını hissedebiliyorum tenimden
rüzgar vurdukça saçlarıma üşüyorum
Neresi burası?
hayal ettiğimden çok uç,
bilemiyorum...

hissetmiyorum soluğumu
yoksa ben       , ölüyor muyum?

Sen?
öyleyse sende ölüyor musun?

27 Mart 2011 Pazar

Endekslenmişim sana,
saat misali ağır.
Serilmişim zamana,
kurulmuşum akreple yelkovan arası paradoksa
unutmuşum neyin doğru neyin yanlış olduğunu
Hep başa dönmüşüm yeniden...

25 Mart 2011 Cuma

Boğ ;
Hislerimi
Tutkumu
Lanetimi
Bırak boğuliyim, ellerinde
Soluksuz kalıp, susayım.
Boğ, el dili
elin elini sürt.
çarp dökülsün leşi
kalmasın pisliği, paklan.
sonra bana gel aklıyim
Bak, görme etrafı
ör zırhtan duvarını,
dik yaramı.
Uyu, tam baş ucumda
yum gözlerini
ben orada olacağım...
Çok uyuyorum bu ara...
Huzur yorar mı?
Kim bilebilirdi hala sana müptela olduğumu
Kim duyabilirdi seni sayıklayışlarımı
Boğazımda düğüm olmuş

Ne nefes alabiliyorum
ne de yutkunabiliyorum seni...
Korkusuzca boynuna atlamak geliyor içimden,
kokumu sızdırmak üzerine
Beyaz teninde iz olmak, yapışmak çehrene...
Aksi bundan yana olmuyor.
Kendime karşı duyduğum merhamet yolundan şaşmalı...
Sarhoş olmalıyım hafif, sonra sana gelmeliyim usulca
Sızmalıyım sana, sakin
Sızdırmalıyım adımı,

tekrardan söylemelisin sen, beni...

24 Mart 2011 Perşembe

Kine boğduğum umutlarımı ayıkla, 'sen'

23 Mart 2011 Çarşamba

Kimdi öptüğüm,
soluduğum,
gün geçtikçe tükendiğim adam
Sen miydin sevdiğim, sevildiğim
sandığım bir çok şeyi...
Peki sen miydin hergün uyu diye mis gibi çarşaflar serdiğim 'sen' kokan yataktan ebediyen giden...
Sen miydin senin için giydiğim kıyafet dolusu gardolabı yıkan...
Sen miydin güneşli evimize panjurları kapatan,
benim olan mıydın...
Benim sandığım sen benim miydin?
Bak en sevdiğin yumuşak yastığını alıp gitmişsin, üstüne hergün kanseri etimden kanırttıkça döktüğüm saçlarımı alıp...

22 Mart 2011 Salı

Bekleyiş;
koyudur rengi, ağırdır
çöktümü dibine kadar
boğuk ve soğuktur.
mütemadiyen dile gelen arzudur
haşindir bekleyiş.
acı, bellediğin hüzündür
uçsuz bucaksız, kuyuya düşüştür anı
boşluk, taşıyamadığın tondur.
bağlılılık, tiryakiliktir bekleyiş.
zamana serilen, pürüzlü rüzgardır.
donuk, şizofreni halidir bekleyiş.
postunu sermiş, bir kış uykusu...
Derinden,
ama duyuyorum sesini
bana seslenişini
tiz tonunu,
sert simanı,

 görür gibiyim hırçın hallerini yaşar gibiyim burda, çok yakınımda
duyar gibiyim soluksuz nefesini
dokunu hisseder gibiyim
öyle yakınsın ki , hemen şu yan koltukta beliricekmişçesine yakın..
parmak uçlarımdan sıcağın sızdı bak, sende hissediyormusun?
Sandığım kadar yakınmısın bana...

21 Mart 2011 Pazartesi

Birileri var, zıt
Seslerini duyar gibiyim,
Mahalle karısının ağzındaki ciklet gibi çiğner olmuşlar
Hissediyorum onların adımı boğuşunu...
Alıyorum kin kokusunu klişe laflarından
Korkmuyorum, hergün boğazına kadar pisliğe batmış insandan
Bu kadar takip, yüz gözçülük kıskançlıkmı dersin?
Bırak güzelim, ikimizde aynı şeylere olta atmışız zamanında
Tadı damağında kalana değil, hala tadana bakarım ben.
Bir yabancıyım bu kasabada,
benimle istediğini yapabilirsin.
Bu kalabalıkta ne sansasyon olurduk kimbilir 
Aşk kilit, bense gurur içinde oturuyorum
Görebiliyorum, şimdiden rüyalarımda benimle çırılçıplaksın
Buradaki herkes sana ihtiyacı olduğunu sanıyor,
Alevin içime işliyor,
bense bekliyorum sana kanıtlamak için

Pürüzsüz poyraz ellerin esti fenalarıma
Avuç içlerin terden ıslak
Kıvrılmış öylece süzülüyordu göz çehrelerinde
Dikkat çekendi, dokunuşu
Merak uyandıran dokusu
Kokusu bir başkaydı duyamadığım
Bellediğim tavrı bir o kadar naif
Dokunmalıydı biçmine,
Görmeliydi, hissetmeliydi olağan rengi
Dokunduğunda duymalıydı kulak rahmimden geçen o uç sesi
Daha bir çok şekle sokuşturulmalıydı...
Özlüyorum seni.Hem kilometrelerce uzağımdayken hem de bir milim yakınımdayken.Seyrediyorum seni.Gördüklerimde olmak istiyorum.Darmadağan olmuş saçlarında,gözlerinde,bıcak gibi keskin dudaklarında,avuçlarının içinde.Her bir zerrene değmek istiyorum.Çıldırıyorum benim gördüklerimi görebilen yabancılara,belki de yakınındakilere.Benden öncesi,geçmişin.Hiç dillendirmek istemediğim yaşamışlıkların.Bensizdin,bambaşka biri.Benden önceni kıskanıyorum.Bilenlerden dinliyorum ama duymak istemiyorum.Kulaklarım almıyo,sen;bana çok yabancıyken...
Geceden damakta kalmış tat, elmacıklarımın üstünde sereserpe kalmış ıslaklık. Belimde hafiften bir sıcaklık hissi.
Sen... uyuya kalmışsın dün gece, kıvrılmışsın yanıma. Bak becerememişsin, bıraktıklarını almayı unutmuşsun. Tam burnumun üstünde kalmış kokun, nefesin de tam terlemiş gögüslerimin arasında. Yer yer keçe keçe olmuş saçların düşmüş üstüme. Hala aptal gibi aranıyorum saklandın mı diye. Neden gittin?

20 Mart 2011 Pazar

Saçlarımda buldum kokunu, ellerimde. Konuştuklarımda buldum ismini , yatağımda buldum seni , yastığımda gördüm rengini , rüyamda aldım tadını. Şu bizim sokakta duydum sesini , çarşafımda hissettim ellerini, gözlerini bende gördüm sevgili. Bana bakan gözlerini, beni seven seni, bende tanıdım. Sen ne çok seviyormuşsun beni meğersem.. Öfkelendiğim sen ne de naifmiş. Ne sıcakmış sevişin, ne haşinmiş senin olmak. Aslında ben nasıl bir paradoksun içindeymişim? Oluşturduklarımın dışında, uzun bir süredir kopuk. İyiyim ben böyle,mizacım.
Kalalım böyle sevgili, ısınmaya başladım...
Naylon poşetlerle kaplı dünyamda nefes almakta zorluk çekerken çıktın karşıma.Alışmıştım,yenilmiştim bu yalnızlar liginde rakipsizdim.Sevilmiştim,kirlenmiştim aşka dair herşeyden vazgeçmiştim.Sen dokundun bana karşıya geçmeden tuttun beni ayıkladın hastalanmış hücrelerimi,bak dedin üç renk mavi;sevmek, inanmak,aldatılmak.Benimde kalbim kekeme,duygularım aksak, cümlelerim kuralsız,hislerim tutsak...Ve dedinki biliyorum hep kaybettin ama artık yalanlara bulanmış kalbini temize çekmelisin.Baktım içime haklıydın gölge oyunuydu tüm mutluluklarım bağırdım,ruhumu yokladım kalbimin ortasında dikişi dökülmüş yamalarımın ama dedim şimdi sen varsın yapay bi solunum yolu açarsın.Düşsemde kalksamda beni yarı yolda bırakmazsın.
Kararsızlıklarla yürüyen birliktelikti bizimkisi...
Başlangıcı ve sonucu belli olmayan.Her şey inanılmaz bir hızla olup bitmişti sanki yaşadığımız onca zamanı hiç yaşamamışız gibi.Bitişi de hızla olup bitti,aslında bittiğinden bile emin değildim.Kördüğüm gibiydi tüm sorunlarımız 
ben çözdükçe çoğalan,bitmek tükenmek bilmeyen bir illet gibi.Tüm hücrelerime yayılmış kanseri etimden kanırttıkça çoğalan...
Şimdi ilk defa sensiz güne merhaba demenin boşluğundayım.Şimdi ilk defa sensiz yol alacağım seninle paylaşamadığım yalnızlığımın yollarında.Şimdi ilk defa sensiz nefes alacağım seninle tükettiğim en güzel,en acı,en tutkulu,en monoton zamanların ardından... 
Aşkmıydı beni sana bağlayan?
Yoksa eksik parçam olman mı?
Kararsızlıkla yürüyen bir birliktelikti bizimkisi,en güzel ama yalnızlık kokan...
Git gide koptuğum,unuttuğum sevgili...Beynimi kurcalıyosun,bulandırıyosun,yoruyosun.Hissediyorum gidiyosun.Her geçen gün daha da buz kesiliyor içim.Alışık değilim ya şaşırıyorum kimi zaman.Her günüm senle geçerken şimdi bomboşum.Sensizken kendimi bile anlamsız ve değersiz kıldım mesela.Bu kadar kalabalığın içinde olmayan sesini duydum her defasında.Her yere bakışımda seni görecekmiş heyecanıyla baktım.Her adımımda ayak izlerini aradım.Kaldırımlar dar geldi seninle yürüdüğüm yollarda.Yazın ortasında en keskin kışı yaşadım.Etrafıma baktığımda güneşli bir gün,kuş sesleri,çicekler ilk günkü tazeliğinde sevimli kareler oluştururken ben her şey de seni aradım.Küçük bir fısıltıda üşenmeden camıma çıkıp baktım.Her kapı sesine ben koştum,telefon elimde saatlerce ben bekledim.Rüyalarımdan kaçmak için uyumak bile gelmedi içimden ya da sabahları günlerce yatağımın üstünde kalmış,kokuşmuş çarşafımın ve sırılsıklam olmuş yastık kılıflarımın üstünden başımı kaldırmak ve yeni bir gün heyecanına varamıyacağımı anlayıp o en sevdiğin kırmızı pikemin içinden hiç çıkmamak...Temizlenmek bile istemedim gittiğinden beri,günler geçsede sanki kokun tenimden çıkmayacakmış gibi pis kalmak istedim.Hep okşadığın saçlarıma tarak yüzü deymedi sen gittiğinden beri.Hiç makyaj yapmadım,giydiğim şeylere bile önem vermedim.Nasıl göründüğümü umursamadım.Kılıf takmadım,maskelerle kapamadım yüzümü ama bu yüzden de hiç aynaya bakamadım.Her aynaya baktığımda seni gördüm,beni böyle görmek istemediğini defalarca haykıran sesini duydum çünkü.Ama şimdi bundan bile şüphe duyduğum,en yakınımken şimdi ulaşamadığım sevgili...
Koscaman bir evde ikimize ait bir oda,bir yatak.Gecemizi gündüzümüze katacağımız küçük bir yuva.Elimizde artık sadece sana ve bana ait tutabiliceğimiz bir anahtar.Hep hayalini kurduğumuz,tek oda pahasına bile olursa olsun beraber yatıp beraber uyanacağımız bir yaşam.O kapıdan çıktıktan sonra ardımızda kokumuzu bırakacağımız evimiz.Her bir köşesine bırakacağımız izler,her bir yerinde soluk alıp verişlerimiz.Beraber nefes alıp vereceğimiz küçük yuvamız.Birlikte yaşamak,yaşlanmak...Gece gündüz eğlenmek,hiç saate bakmadan özgürce evimize gideceğimiz bir hayat.Her gece uyuduğumuz o yatakta sabaha kadar sevişmek...
Kıyafetlerini fütursuzca çıkarıp yere attığın o parkeler,her sabah uyanıp ellerini yüzünü yıkadığın o banyo,duş aldığında tenine değen o su,acıktığında yemek yediğin o tabaklar,tuttuğun bir çatal,bir bıcak.Her akşam televizyon başında oturduğun o koltuk,her gece uyuduğumuz her sabah uyandığımız darmadağan,üstünde kokun ve tenine değen çarşaflar ve her gün bana geldiğin,sana alışmış o evin kapısı...
Bir gün uyanıp gözlerimi açtığımda yanımda görebilicekmiyim seni?Karın olabilicekmiyim...